Bugüne kadar, bir sürü dostum, arkadaşım, sırdaşım oldu. Her biriyle güzel anılar, güzel paylaşımlar edindim. Bunca hatıralara göz attığımda karşıma çıkan: 'Kimseye hak ettiğinden fazla değer vermeyeceksin' gerçeği oldu.
Yukarıdaki iki cümleyi anlatmaya zaman yetmez. Uzun zun düşünmek gerek. Nice gariban gördüklerimiz, nice iyi zannettiklerimiz; ellerine geçen ilk fırsatta kendisini iyi zannedenleri harcarlar.
Dağın zirvesine çıkmak isteyipte bunu başarabilen kimse çıkmamış.
Dağın eteklerinde yaşayan insanlar hep o dağın tepesinden etrafı seyretme hayaliyle ve masallarıyla büyümüşler. Bu hayali gerçekleştirebilen bir kişinin dahi çıkmaması, bu hayali dahada ulaşılmaz ve daha da arzulanır kılmaktaymış.
Ben hep böyle yaşadım. Kin tutmak değil bu benimkisi. Kin tutarsan zaten affetmiş olmazsın.
Hayat tecrübesi olarak nitelendirilen; 'kazık' kelimesi hayat satırlarımın çoğunda mevcut. Olsun tecrübeli bir insan olma younda emin adımlarla ilerliyorum.
Aslında kendimizin sandığımız, nitelerkende başına 'benim' ibaresini koyduğumuz tüm 'şeyler' aslında bizim değil...
Bu hakikati insan, sahiplik ekiyle perçinlediği şeyi kaybedince ya da; çaresizce kaybetme ihtimaliyele karşı karşıya kaldığında anlıyor.
El bizim değil... Göz bizim değil... Ayak bizim değil... Mal bizim değil... Meşat bizim değil...